Ekonomi

İstanbul artık ‘beyaz yakalı gurbetçilerin’ gözdesi değil

Suat Taşpınar

Kendi ülkesi dışında çalışan beyaz yakalı işçileri tanımlayan gurbetçi (genellikle expat olarak kısaltılır), “gurbetçi profesyonel” olarak tanımlanabilir. Bugün dünyada sayıları 300 milyona ulaşıyor. Onları göçmen gurbetçilerden ayıran temel noktalardan bazıları şöyle sıralanabilir: “Genellikle yüksek gelir grubunda yer alıyorlar”, “çoğunlukla belirli bir süre sonunda memleketlerine dönmeyi planlıyorlar”, “yapıyorlar” Ekonomik ya da siyasi nedenlerle gittikleri ülkeye sığınma kaygısı taşımazlar.”

Bu kitlenin en tanınmış küresel-sosyal topluluklarından biri olan InterNations, her yıl “Expat Insider” adlı bir anket düzenliyor. Bu yıl 49 ilde 12 bini aşkın gurbetçiyle görüşüldü ve nabzı alındı. Çalışma koşullarından konut kiralarına, maaşın yaşanılan yerdeki ortalamaya oranından eğlence maliyetine, ulaşımdan çocukların okul masraflarına kadar pek çok soru soruldu.

Dijital hizmetler, bürokrasi, konaklama ve dil konularını da içeren bir “ihtiyaç endeksi” de oluşturuldu. Böylece expat kitle için dünyanın en uygun ve en kötü şehirleri sıralandı. En iyiler listesinin ilk üçte İspanya yer alıyor: Malaga, Alicante, Valencia… Ardından Ras sıralanıyor. İlk 10’da Al Khaimah, Abu Dabi, Madrid, Mexico City, Kuala Lumpur, Bangkok ve Muscat şehirleri yer alıyor.

Dijital göçebe vizesi

49 şehir arasında Milano son sırada yer alıyor. Ardından gurbetçi yaşamının zorlukları açısından “en kötü 10” şehir aşağıdan yukarıya doğru şöyle sıralanıyor: Roma, Vancouver, Hamburg, Berlin, Dublin, İSTANBUL, Londra, Paris, Seul.

Gurbetçiler belli bir ofis sistemine mecbur bırakıldıkları ve çoğu zaman büyük şehirlerde yaşamaya mahkum edildikleri için, gittikleri ülkelerde hem maliyetleri artıran hem de yaşam kalitesini zorlayan ya da düşüren pek çok handikaptan kurtulamıyorlar. Yöneticisi veya uzmanı olduğunuz çok uluslu şirket Paris’te ise, orada bir ev kiralamanız ve çocuğunuza orada bir okul bulmanız gerekiyor. Yabancı olmak zor bir iştir.

Attığınız taşın vurduğunuz kuşa çarpması için, gittiğiniz ülkedeki sosyal destek de dahil olmak üzere “paketinizin” güçlü olması gerekir. Ancak “dijital göçebe” nüfus için durum daha avantajlı: İnternet çağında uzaktan çalışmanın kolaylığıyla birlikte mantar gibi türeyen dijital göçebeler, çoğunlukla sırtlarında bir çanta içinde yaşayan serbest meslek sahibi serbest çalışanlardan oluşuyor. ve “İnternetin olduğu her yer benim ofisimdir” deyin.

Gurbetçiler ise “şirket” adı verilen çok uluslu şirketlerde yönetici ve uzman pozisyonlarında birkaç yıl da olsa o şehirde “sabit” yaşamak zorunda kalıyorlar. Gurbetçiler 19. yüzyıldan beri, sömürge dönemlerinden günümüze kadar var olsa da, dijital göçebelerin yalnızca çeyrek asırlık bir geçmişi var. Ancak teknoloji sayesinde dünyanın her noktasında bağımsız olarak çalışabilen bu grubun nüfusu bugün 35 milyonu aşmıştır.

Başta Avrupa olmak üzere dünyanın her yerindeki devletler son yıllarda dijital göçebeleri kendilerine çekmek için rekabet halindeler. Herkes geldiği ülkelerin iş piyasasına girmeden, yani ekmeğini paylaşmadan kendi uzaktan kumandalı işiyle para kazanan ve o parayı yaşadığı ülkenin yerel ekonomisine harcayan bu kitleyi yakalamaya çalışıyor. içinde.

Uzun yıllar bu işin dışında kalan Hırvatistan da bizzat başbakana mektup yazıp randevu isteyen ve onu ikna eden İngiliz dijital göçebenin girişimiyle sisteme dahil oldu. Hırvatistan’da 1 yıllık dijital göçebe vizesi almak artık zor değil. Estonya’dan Portekiz’e, Gürcistan’dan İzlanda’ya kadar neredeyse herkes en cazip koşulları sunarak pastadan pay almak için yarışıyor.

“İstanbul artık zengin bir şehir”

Dijital göçebeler için “en çekici ülkeler” hakkında da pek çok anket ortalıkta dolaşıyor. Tek bir listeye güvenmek zordur. Ama hemen hemen hepsinde “ortak payda” olarak kabul edilen ülkeleri ele alırsak şu şekilde derlemek mümkün: Portekiz, Estonya, Tayland, Endonezya (özellikle Bali), Hırvatistan, Gürcistan, Malezya, Malta, Sırbistan, Kolombiya. , Kosta Rika.

Bitmek bilmeyen jeopolitik sorunlara, savaşlara, ekonomide savunmacı politikalara, siyasette ise içe dönük politikalara dönüş sinyallerine rağmen dünyada sınırların önemi azalıyor. Niteliklerini “her ülkede geçerli paralar” olarak gören, kendilerini “dünya vatandaşı” olarak gören, iş, ekmek, daha iyi bir yaşam ve daha iyi bir yaşam uğruna dünyanın dört bir yanından koşanların çağındayız. iş ve seyahati birleştirin. Türkiye ise son yıllarda giderek pahalılaşmaya ve çekiciliğini kaybetmeye başladı.

Ukrayna Savaşı’ndan kaçtıktan sonra geldiği İstanbul’dan Tayland’a gitmeye karar veren Rus yazılımcı arkadaşım şöyle yakınıyor: “Kiradan yeme içmeye kadar neredeyse her şey o kadar pahalılaştı ki İstanbul artık bir hale geldi. zengin bir şehir. Belki iyi bir sabit maaşı olan ve kirasını kendi şirketine ödeyen bir yabancı için hala uygundur. Ancak dijital göçebelerin çadırlarını toplamasının zamanı geldi.”

gurbetçilere en uygun 10 şehir

1. Malaga (İspanya)

2. Alicante (İspanya)

3. Valensiya (İspanya)

4. Ras Al Khaimah (BAE)

5. Abu Dabi (BAE)

6.Madrid (İspanya)

7. Mexico City (Meksika)

8. Kuala Lumpur (Malezya)

9. Bangkok (Tayland)

10. Maskat (Umman)

EN KÖTÜ 10 ŞEHİR

1. Milano (İtalya)

2. Roma (İtalya)

3.Vancouver (Kanada)

4.Hamburg (Almanya)

5. Berlin (Almanya)

6. Dublin (İrlanda)

7. İSTANBUL (Türkiye)

8. Londra (İngiltere)

9. Paris (Fransa)

10. Seul (G.Kore)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu